23 Aralık 2015 Çarşamba

Bizim Türk (!) medyası, kafayı yemiş gibi bu günlerde. Bir acayip hâl… Hangi kanalı açsam acayip acayip adamlar; kendilerinde de acayip laflar ediyorlar. Komedi mi desek, bu duruma dram mı; kararsız kaldım…
Öyle ipe-sapa gelmez, saçma-sapan laflar ediliyor ki, bunların sonu hayra alamet değil.
Allah, bu millete bir iç çatışma yaşatmasın.
Allah, bu millete birlik-dirlik versin; her zaman ve her mekânda kutlu ve kudretli kılsın…
***
Geçenlerde yine bir televizyon kanalında doğu ve güneydoğudaki yer adlarının iadesi konuşuluyor.
Aman Allah'ım! Ne saçma-sapan şeyler…
İnsanın "Allah akıl dağıtırken, bunlar neredeydi" diye sorası geliyor.
Esasen ben, yerleşmelere eski isimlerin iade edilmesinde bir beis görmüyorum.
Fakat üç şartla.
Birincisi; bu isimlerin etimolojisi araştırılmalı.
İkincisi; bu isimler üzerinden Türk devletine ve Türk milletine meydan okunmamalı.
Üçüncüsü, bu isimleri değiştirirken dikkatli de olunmalı. Bu değişikliklerin, terör örgütü tarafından kendi kazanımı olarak lanse edilmesinin önüne geçilmeli.
Özetle, bu değişiklikler olacaksa, bu süreç bölücülerin değirmenine su taşımamalı…
***


Esasen bu yerleşmelere eski adlarının verilmesinin birçok faydası da olur.
Öncelikle tarihi okumamızı kolaylaştırır.
Bir de eski isimlerin çok büyük bir kısmı zaten Türkçe…
Eski Türkçe'yi ve tarihi bilmeyince, bu isimlerin ciddi kısmını başka bir dilde sanıyorlar.
Sonra da değiştiriyorlar.
Hatta yapılan değişikliklerde doğu ve güneydoğuda doğrudan doğruya "Türk" isimli birçok yerleşmelerin adlarının değiştirildiğini de biliyoruz.
Bu isimler değiştirilirken, Mehmet Eröz gibi birçok Türk bilim insanı buna karşı çıkmış, şiddetle eleştirmişti.
İsimlerin iadesi elbette tartışılabilir.
Ama bunu getirip de, Cumhuriyet'imize ve Türk millî devletine karşı bir meydan okumaya çevirirse birileri, değiştirilmesine sıcak bakanları da, mesafeli hale getirirler…
Bunun altında kalırlar ve daha da iflah olmazlar.
***
Son günlerde Tunceli'nin eski adı Dersim üzerinden devlete meydan okumalar da başladı.
Televizyonlarımız da gırla gidiyor bu durum…
Tarih bilmeyince, bugünü de bilmiyor, yarını kuramıyoruz.
Dersim!!!
Peki, nedir Tunceli'nin eski ismi olan Dersim?
Ne anlama gelir, nerden gelir?
Tarihe bakalım bir zahmet; çünkü sorumuzun cevabı orada…
***
Bugünkü Tunceli'de ve civarda yaşayan Zaza aşiretleri iki ana kolda toplanır.
Bunlardan birincisi Şeyh Hasanlı aşiretidir…
İkincisi Dersimli aşireti
Şeyh Hasanlı aşireti hakkında kapsamlı bir çalışma yapan İsmail Onarlı, Şeyh Hasanlı aşiretinin Oğuzların Bayat boyundan geldiğini tarihî kaynaklara ve aşiretin maddî kültürüne dayanarak ispat etmiştir. Aşiret, 13. yüzyılda Oğuz akınları ile Anadolu'ya gelmiş, Malatya'ya yerleşmiş oradan da bir kısmı Dersim bölgesine geçmiştir. (1)
1868 yılında bölgeyi gezen İngiliz Konsolosu J. G. Taylor'a, aşiret mensupları tarafından Şeyh Hasan aşiretinin aslen Horasan'dan geldiği ve Malatya üzerinden Dersim'e yerleştikleri söylenmiştir. (2)
Yine 1904-1906 yılları arasında Dersim'de valilik yapan Celal Bey de, Şeyh Hasanlıların kendi aktarımlarına dayanarak aynı bilgileri vermiştir. (3)
Malatya'da bulunan Şeyh Hasanlı aşireti mensupları hâlâ Türkçe konuşmaktadır.
***
Dersimli aşiretine gelince; yaygın kanıya göre; Dersim adı Farsça bir tamlamadan ibaret olup (Der: kapı, sim: gümüş) "Gümüşkapı" anlamına gelmektedir.
Dersim'in ilk adı Desimi'dir ve Dersim adı da buradan gelmektedir. (4)
Önemli bir nokta; Dersim ismi, Türklerin 13. yüzyılda bölgeye yerleşmesi ile kullanılmaya başlanmıştır. Bundan önce, bölge için Dersim adı kullanılmamıştır. (5)
Osmanlı kayıtlarında "Türkmen Kürtleri" topluluğu olarak zikredilen Dersimli aşiretinin altın ve gümüş gibi madenlerle uğraştıkları da kayda geçmiştir. (6)
Bir Osmanlı kaydında Dersimli aşiret hakkında şu bilgiler verilmiştir: "Türkmen ekradı topluluğundan olan Okçu İzzedinli aşiretine bağlı Disimli aşiretinin ekserisi çift ve dam sahibi olup altun ve gümüş işleri ile uğraşırlar." (7)
Dönemin belgelerine göre 16. yüzyılda Dersim bölgesine adını veren "Dersimlü Cemaa'ti" ndeki insan isimleri arı-duru Türkçedir. Bunlarda bir kısmı şöyledir: "Alpı, Bayram, Budak, Dengiz, Durak, Gemrek, Göç-bek, Khanibaba, Kılıç, Korkmaz, Kutlu-buğa, Mamlu, Melik-Kuş, Menteş, Ulaş"(8)
Osmanlı kaynaklarının bir kısmında Dersim'e adını veren Disimli ve Dirsimli cemaatinin Okcuiizzeddinli aşiretinden koptuğu ifade edilmiştir.
Okcuizzeddinli cemaati için ise Osmanlı kaynakları "Türkmen ekradı (Kürtleri) taifesinden" kaydını düşmüş, bu cemaatin Kıllı aşiretinden koptuğunu söylemiştir. (9)
Kıllı aşiretine baktığımız zaman Osmanlı kaynaklarına göre bu aşiret, "Yörükân taifesinden"dir ve Cerid aşiretinden kopmuştur. (10)
"Konar-göçer Türkman Yörükânı taifesinden" olduğu Osmanlı kayıtları tarafından teyit edilen Cerid cemaati de, Bozulus aşiretinden kopmuştur. (11)
***
Özetleyelim:
1- Disimli ve Dirsimli: "Ekrad (Kürtler) taifesinden" ya da " Türkmen Kürtleri" - Okcuiizzeddinli aşiretinden kopmuş.
2- Okcuizzeddinli cemaati- "Türkmen ekradı (Kürtleri) taifesinden"- Kıllı aşiretinden kopmuş.
3- Kıllı cemaati- "Yörükân taifesinden" - Cerid aşiretinden kopmuş.
4- Cerid cemaati- "Konar-göçer Türkman Yörükânı taifesinden" - Bozulus aşiretinden kopmuş.
İşte sevgili dostlar;
Türk olan bir aşiretin isminden Türklüğe meydan okumak, böyle bir garabet, böyle bir komedi hangi cahillikle izah edilebilir.
Bunun cevabını da varın siz verin.
-----------------------------------------------------------------------
[*] 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü DYÇ Araştırmaları Bilimsel Danışmanı.
Dipnotlar
(1) İsmail Onarlı, Şeyh Hasan Aşireti, Anayurt'tan Anadolu'ya, Aydüşü Yayınları, İstanbul 2001
(2) Martin van Bruinessen, "Alevi Kürtler'in Etnik Kimliği Üzerine Tartışma", Birikim Dergisi, Ağustos 1996, Sayı: 88
(3) Cemal Şener, Aleviler'in Etnik Kimliği; Aleviler Kürt mü? Türk mü?, Etik Yayınları, İstanbul 2003, s. 26
(4) Orhan Türkdoğan, Türk Toplumunda Zazalar ve Kürtler, s. 302
(5) İbrahim Yılmazçelik, 19. Yüzyılın İkinci Yarısında Dersim Sancağı, s. 2
(6) İbrahim Yılmazçelik, 19. Yüzyılın İkinci Yarısında Dersim Sancağı, s. 2
(7) İbrahim Yılmazçelik, 19. Yüzyılın İkinci Yarısında Dersim Sancağı, s. 2
(8) Bahaeddin Ögel, Hakkı Dursun Yıldız, M. Fahrettin Kırzıoğlu, Mehmet Eröz, Bayram Kodaman, Abdulhaluk M. Çay, Türk Millî Bütünlüğü İçersinde Doğu Anadolu, s. 49
(9) Cevdet Türkay, Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre Osmanlı İmpatorluğunda Oymak, Aşiret ve Cemaatlar, s. 520
(10) Cerid aşireti-cemaati ile ilgili Osmanlı kaynaklarında geçen bazı olaylar için bkz.: Yusuf Halaçoğlu, 18. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun İskân Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, s. 38, 48, 50, 80, 113, 114, 129, 133, 138, 140, 141; Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğu'nda Aşiretlerin İskânı, s. 10, 56, 59, 61, 80, 96, 107, 116
(11) Bozulus ile ilgili Osmanlı kaynaklarında geçen bazı olaylar için bkz.: Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğu'nda Aşiretlerin İskânı, s. 16-21, 25, 40, 59, 66, 109, 111.

0 yorum :