1920'den başlayan incelemelerde elde edilen Malta Boy'un kalıntıları, St. Petersburg müzelerinde saklandı. 2000'lerde Danimarkalı genetikçi Eske Willerslev, Malta Boy'dan genetik materyal elde etmeyi başardı. Yine Malta Boy'un bulunduğu mezara yakın, başka mezarlarda da benzer veriler elde edildi. Bunun üzerine sonuçlar yayınlandı.
Malta Boy 3-4 yaşlarındaydı, kahverengi gözlüydü, siyah saçlıydı ve çilliydi. Üstünde fildişi bir taç ve kuş şeklinde oyulmuş boncuklu kolye ile gömülmüştü. Malta Boy M.Ö. 22.000 yıllarında yaşamıştı. Malta Boy'un bulunduğu Malta Buret kültüründekiler yer altı evlerinde yaşıyorlardı.
Malta Boy'un y-Dna'sının R, m-Dna'sının ise U olduğu tespit edildi. Tespit edilmiş ilk R y-DNA'lı kişi Malta-Boy dur. Bunun üzerine bütün Batı literatüründe tezviratlar başladı. "Amerika yerlilerinin ataları Doğu Asyalılar değil Avrupalıdır." "Asya'nın doğusu bile Avrupalıların topraklarıdır." .......
Aslında haplogrup genetik yakınlığı göstermez. Çünkü y-Dna sadece babanın babasına, m-Dna sadece annenin annesine gider. Genetiğimizin yarısını anneden, yarısını babadan aldığınız için, her nesilde benzerliğimiz ikiye katlayarak azalabilir. Dolayısıyla y-DNA'sını taşıdığımız kişinin genotipine aslında çok uzak olabiliriz. Yani Kırgızlarda da, Almanlarda da R1a olması, ama hiç bir Kırgız'ın hiç bir Alman'a uzaktan yakından benzememesi bunun sonucudur. Genetik yakınlığı gösterecek çalışmalar otozomal çalışmalardır. Aslında bu tezviratı yapanlar otozomal çalışmaların sonuçlarını da görüyorlar. Ancak hiç birisi çıkan gerçek sonuçlarından bahsetmedi yada bahsedemedi. Spencer Wells'in, Niyazov'un "Haaa Türki" sözünü ağzına tıktığı gibi. Konuyu bilmeyenler diyor ki şimdi. O ne ki. Zaten konu ile ilgili olduğu için anlatayım.
Spencer Wells. Amerikalı genetikçi. 2005'te National Geographic Genografi Projesi kapsamında dünyadan binlerce kan örneği alıyor ve inceliyor. Bu örneklerden birinde R1 (m173) haplogrubuna denk geliyor. Bu sonuç tabi ki çok şaşırtıcı. Çünkü örnek resmen yaşayan fosil. Bunun üzerine çekilen belgeselde bu konuya yer veriliyor.
R1 tahmin ettiğiniz gibi R ile ilişkili. R1 haplogrubu, R haplogrubunun (Malta Buret'in direkt ataları) çocuğu bir nevi. Peki R'li çıkan bu kişi hangi milletten ? Tabi ki Türk. Kazakistan'dan. İsmi Zakircan Niyazov. Belgesel için Niyazov'a gittiklerinde, ona şunu söylüyorlar.
Spencer Wells - “Kanınız, soyunuz bizi ilk Orta Asyalılara, Uygurlardan, Pamirlerden, Taciklerden eskiye, burada yaşayan ilk insanlara kadar götürüyor desem ne dersiniz?”
Niyazov - "Haaa Türki"
Peki nemi yapılıyor ? Duymamazlıktan gelinip, üstü kapatılıyor. Niyazov belki de sezgileriyle biliyor üstü örtülmeye çalışılan gerçeği. Orta Asyalıların asıl yerlileri Türklerdir. Ah kardeşim Niyazov, Türki tabi Türki.
Malta Buret kültürünün Avrupalılar için önemi nedir ? Avrupalıların önemli kısmı R'nin ve R1'in çocuğu olan R1a ve R1b haplogubundadır. Mesela Fransa % 36, Birleşik Krallık % 37.5, Almanya % 31.5, Polonya % 50, Arnavutlık % 24.7 ...... Fakat Türklerinde önemli bir kısmı bu haplogruplardandır. R1a Türklere geç dönemde (M.Ö. 1700) Sintasha yada Andronovo yada Srubna kültürü, yada hepsinin birden üzerinden girmiştir ama Türklerde R1b'nin varlığı çok eskidir. Hatta Avrupalılar büyük oranda (> % 95) sadece R1b'nin 6000 yaşındaki L51 alt dalında iken, Türkler çeşitli dallara yayılmıştır. Hatta R1b'nin direkt çocuğu konumunda olan, 20.400 yaşındaki PH155 dalının da aslen tamamen Türkleri işaret eden bir dal olması da abartılı bir düşünce değildir. Örnekler ve bildiğimiz yazılı tarih bunu gösteriyor. Zaten R1b'lilerin en yüksek frekansta gözüktüğü halk, Avrupa'da yaşayıp, Hint-Avrupa dili konuşmayan, Avrupa'ya Ukrayna bozkırından gittiği kesin olan, Kafkas ve Türk dilleriyle ilişkisi tespit edilmiş Basklardır.
Yine bir başka konu Avrupalılarda R1a ve R1b'den başka haplogruplarda vardır. (I1, I2, G, J, E) G Batı Anadolu'dan, J Ortadoğudan, E Afrikadan neolitik dönemde Avrupa'ya girmiş ve bütün Avrupa'ya yayılmış haplogruplardır. I1 ve I2 ise insanoğlunun Afrika'dan ilk çıkışında Avrupa'ya yayılmış, üst paleolitik dönemden bugünde Avrupa'da varlığını koruyan, dahası Avrupa'dan başka hiç bir yerde gözükmeyen tek (I) haplogruptur. Avrupa dilinin, Avrupa kültürünün erken ve asıl kaynağı, Avrupalıların bahsetmemek için özel çaba sarfettiklerini kesin olarak gözlemlediğim I1 ve I2dir. Avrupalıların tümden sahiplenebileceği tek haplogruplar I1 ve I2'dir. Ancak Avrupalılar en temelde I1 ve I2 haplogruplarına dayanan, ezelden beri Avrupa'da olan, Avrupalı Avcı Toplayıcılar (WHG+EHG+SHG) dan geldikleri gerçeğini görmek istemiyorlar. Avrupa'daki Avrupalılar tarafından yaratılmış erken arkeolojik buluntuların niteliği, bütün insan uygarlığını üstün Hint-Avrupalıların yarattığı safsatalarına uymuyor herhalde. Aşağıdaki görsel M.S. 650'ye kadar olan I y-DNA'lı antik örnekler haritasıdır. y-DNA I haplogrubu tamamen ve sadece Avrupa'da yayılmıştır.
Fakat bunlar, daha öncede açıkladığım gibi genetik yakınlığı göstermez. Haplogruplar bir nevi soyağacını gösterir. Zaten hepimiz, Afrika'dan, A haplogrubundan (din literatüründe Adem) geliyoruz. 24.000 yıl önce yaşamış, genetik olarak senden çok daha yakın topluluklar varken Malta Boy'u sahiplendiğine göre, bir kaç on bin yıl daha geriye git onu da sahiplen, çok bir farkı yok.
Otozomal genetik yapıya gelirsek; MDLP K23b projesinde, Malta Boy (M.Ö. 22.000) ve onun tamamen genetik benzeri olan Afontova Gora (M.Ö. 16.000), Ancestral Altay (ANE, Ancient North Euroasian) bileşeni için referans olmuştur. Malta Boy % 99,3, Afontova Gora ise % 99,4 miktarında Ancestral Altay bileşeniyle aynıdır. Malta Boy Baykal gölünün batı kanadında, Afontova Gora ise Altaylardaki Yenisey nehri kenarında bulunmuştur.
Şimdi Avrupalıları, Türkleri ve Ural halklarını Malta Boy'a benzerlik açısından sıralayalım.
Tabloda görüldüğü üzere, Malta Boy'a yakınlığın en yüksek olduğu Türk halkında, benzerlik % 40,5 iken, en yüksek "Hint-Avrupalıda" bu oran % 6,32 seviyesindedir. Kuzey Avrupalıların ortalaması % 3-5 civarında değişirken, Güney Avrupalıların ortalaması % 1-3 civarındadır. Malta Boy'a benzerlikte Türkler ve Ugorlar listenin başını doldurmuşken, "Hint-Avrupalı" Avrupalılar listenin sonunu paylaşıyorlar.
Malta Buret kültürünün sahibi kimse değildir. Fakat birisi sahiplenecek ise, bu sadece; Ugorlar ve Türkler olabilir.
Fark aslında daha da büyük olurdu. Ancak Ancestral Altay genotipini yüksek oranda taşıyacak olan ve geçmişte de daha yüksek oranda taşıyan kuzeyli Türkler (Kazaklar, Kırgızlar ...), Hun devrinden başlayarak ve özellikle Moğol istilası sonrası çok fazla Doğu Sibirya (Tunguz Altay) bileşeni etkisi altında kalmıştır. Dolayısıyla Ancestral Altay oranları da buna paralel azalmıştır. Dikkat edilirse Moğol etkisinden ya batıda olduğu için uzakta kalan Başkurtlarda, Çuvaşlarda ve yine Altay dağlarında daha yalıtımlı yaşamış Tubalar, Hakaslarda ... daha yüksek orandadır.
Bu verilerin ortaya koyduğu diğer sonuç ise şudur. Altaylardan güney Urallara uzanan Güney Sibirya'nın yerlileri, paleolitik Avrupalılar (European Hunters Gatherers) veya paleolitik Kuzey Hindistanlılar (South Central Asia) değil, en yakın ilişkisi Türkler ve Ugorlarla olan paleolitik Güney Sibiryalılardır (Ancestral Altay). Bu sonucu başka verilerde göstermektedir. Daha eski tarihli olan Güney Sibirya örneklerinde (BOT14_Botai, BOT15_Botai, West_Siberia_I5766), sonraki örneklere göre (Sintashta_Rise386, Sintashta_Rise395, Andronovo_Rise500, Andronovo_Rise503, Andronovo_Rise505) Güney Sibiryalılık (Ancestral Altay) genotipi anlamlı derecede daha fazladır.
Yazının konusu Malta Boy'un Avrupalılığı olduğu için diğer halkları kıyaslamaya almadım. Ancak Türkler ve Ugorlar haricinde en yüksek oran Kuzey-Doğu Kafkasyalılardan Dargınlardadır (%12). Yine Kuzey Kafkasyalılardan sırasıyla Avarlar, Laklar, Lezgiler .... ona yakın oranlarda seyreder. Onlardan başka Tacikistan'daki azınlıklarda (Yagnobiler ...), diğer İranilerden daha yüksektir. Listenin sonunu da göstermedim. Çünkü zaten görünen kısmıyla var olan gerçeklik ortaya konmuştur.
Ancestral Altay genotipinin özelliği, Baykal gölünün doğusuna ve kuzeyine yayılmamış olmasıdır. Bu özellik aslında Türklerin, Moğollardan tarihin başından beri farklı bir topluluk olduğunu, Türkçenin Moğolca ve Tunguzca ile ortak bir kökten gelmediğini, Türklerin anavatanın Mançurya olmadığını, Ural-Altay teorisini reddeden, Altay dil teorisinin bir safsata olduğunu, % 100 kanıtlayan verilerden bir tanesidir. Türklere Doğu Sibiryalılığın (literatürde Tunguz-Altay) girişi Okuneve (M.Ö. 2000) kültürü ile başlamıştır. Baykal gölü kenarındaki yüksek oranda Doğu Sibiryalılık taşıyan, Okunev'den biraz daha eskiye tarihlendirilen Isakovo ve Glazkovo kültürlerinin Türk olduklarına kesin kanaat getirmiş değilim. Türkler ise de ancak Dolganların ve Sakaların (tarihi Sakalar değil bugünkü Sakalar) ataları olabilirler. Daha eski tarihli olan Kitoi (M.Ö. 5500-5000) kültürünün ise Türk değil Moğolların atası olduğunu düşünüyorum. Okunev ile başlayan Doğu Sibiryalılık Moğol istilası ile çok artmıştır. Faruk Sümer bu konuyu Oğuzlar isimli eserinde, genetik verilerinde kendisini doğruladığını bilmeden, aynen şöyle ifade ediyor.
"Diğer taraftan Oğuzlar, Moğol istilâsından sonra kavmî varlığını, tarihî hâtıralarını ve harsını korumak suretiyle, Türk âlemini temsil eden biricik kavim olmak vasfını da taşımaktadır, Uygur, Karluk, Kıpçak ve bunlar gibi diğer bazı Türk kavimleri Moğol istilâsı üzerine varlıklarını devam ettirememişler, Moğol boyları ile karışıp kaynaşarak yeni kavimler meydana getirmişlerdi. Bu yeni kavimlerin dili Türkçe ise de tarihî hâtıraları, askerî teşkilât ve gelenekleri Moğol vasıflarını taşıyordu. Bugünkü Doğu-Türkistan Türkleri, Özbekistan, Kazakistan, Kara-Kalpak halkları ve İdil boyu Türkleri, kısaca Orta-Asya'daki Türklerin ezici çoğunluğu işte bu Türk-Moğol karışmasından meydana gelmiş yeni kavimlerin torunlarıdır."
Ancestral Altay oranlarındaki Fin-Ugor ve Türklerin durumu, Osman Karatay'ın Türklerin kökeni çalışmasında sayfalarca delilleriyle ortaya koyduğu üzere, Türkçe; Moğolca ile değil Macarca ile daha yakındır tezinin genetikte ispatıdır.
Dikkat ederseniz Ancestral Altay genotipi Oğuzlarda da çok azdır. Bunun nedeni Oğuzların etnogenezinin Sibirya'ya değil Maveraünnehir'e dayanıyor olmasıdır. Onu da, başlığı "Oğuzların Kökeni" olacak yazımda delilleriyle açıklayacağım.
Tabi ki Malta Boy'a Türktür diyemeyiz. Ancak bilim ahlakı bu düzeyde olanlara şunu demek haktır. Hakikati hiç kimse saklayamaz. Ey Türk kompleksiyle acı çekenler, ciğeri kavrulanlar. Malta Boy'u ata kabul ediyorsanız, hepiniz, Gene Matlock'un dediği gibi biraz değil, baya Türksünüz.
0 yorum :
Yorum Gönder