Başta
liberaller olmak üzere pek çok kişinin Batılılaşma kavramı ve Türk
modernleşmesiyle ilgili yorumları, açıkça kavramları birbirine katıp
karıştırıyor. Birbirinden ayrı olguları ayırmadan, gerektiği gibi
sınıflandırmadan veya bazı olguları yok sayarak konuşuyorlar.
Modernleşme,
var olan dünya şartlarında en ileri, gelişmiş, uygar olan sistemleri
kendi toplumunun kültürel ve tarihî yapısına göre kendi ülkene
uyarlayarak uygulamaktır. Dünyanın neresinde olursa olsun, insanlık için
yararlı bir fikir, bir sistem, bir düzen ortaya çıkmışsa, bunu alıp
kendi toplumuna getirmen çağa ayak uydurmak ve Gâzi'nin sözündeki gibi "muasır medeniyet seviyesi"nin
üstüne çıkmaktır. Buna çağdaşlaşma denir. Rönesans'ı, Sanayî Devrimini
gerçekleştirmiş, kısmen parlamenter rejimlere geçmiş, bilimi dinî
baskılardan kurtarmış Batı, bu anlamda o günün çağdaş dünyası olduğu
için de bu modernleşme hareketine kimilerince Batılılaşma dendi. Tarihî
olarak ilerleme, gelişme, demokratikleşme hareketleri, tarihin çeşitli
dönemlerindeki "ileri" uygarlıklar değişiklik gösterebileceğinden dolayı
"modernleşme" ya da "çağdaşlaşma" diye adlandırılmalıdır.
Batıcılık
ise, siyasî, askerî, kültürel, ekonomik olarak Batı'ya bağlanma,
Batı'nın emirleriyle hareket etme, Batı ülkelerinin çizdiği plânlarda
Batı'nın verdiği görevleri yerine getirme olarak açıklanabilecek bir
siyaset yöntemidir. Batıcı olmak için çağdaş ("Batılı") olmaya gerek
yoktur. 1979'da Afganistan'da Sovyetler'e karşı savaşan Taliban
teröristleri Batı Aydınlanması'ndan zerre kadar nasîbini almamış
kişilerdi ama doğrudan doğruya ABD'nin emirleriyle hareket ediyorlardı.
Dönemin ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski bizzat Taliban
teröristleriyle buluşmuş, onlara "Allah sizin yanınızda" diye
cesaret vermişti. Şimdi Taliban hareketini Batılı, modern bir hareket
olarak mı sayacağız? Suudi Arabistan'daki rejim monarşidir. İfade
özgürlüğü, cinsiyet eşitliği, demokrasi, insan hakları yerin altında
Arap petrollerinden daha aşağılara gömülmüş şeylerdir. Ama Suudi
Arabistan bölgede Batı'nın en eski ve sâdık müttefiklerinden biridir.
Demek ki Batı'yla yakın ilişkiler kurmak (ve Batı dünyası ilişkilerini
sömürü üzerine kurduğuna göre dolayısıyla Batı'nın uşağı olmak)
modernleşme, "Batılılaşma" anlamına gelmiyor.
Öte yandan, Mısır'ın efsanevî lideri Cemal Nasır
ülkedeki krallığa son vererek cumhuriyeti getirdi. Bununla birlikte,
Süveyş Kanalı'nı millîleştirdi, İngiliz vesayetini sonlandırdı. Bundan
dolayı İngilizler Mısır'a saldırdı. Nasır basbayağı Batı karşıtı, Arap
milliyetçisi bir lider. Ama krallığı yıkarak cumhuriyeti getirdi. Şimdi
Nasır'a modernleşmeci, ilerici değil de gerici, "Batılılaşma" karşıtı mı
diyeceğiz? Demek ki Batı'nın siyasî ve ekonomik saldırılarına karşı
koymak, Batı'yla kötü ilişkiler içinde bulunmak da modernleşmeye karşı
olmak, uygarlığa karşı olmak anlamına gelmiyor.
Ama liberaller başta, sonra dinciler, sosyal demokratlar, hattâ bazı Atatürkçüler bunları böyle görmüyor. "Yüzünü ...ya dönmek" gibi aşırı yüzeysel bir kavram bulmuşlar, niteliği net bir şekilde belirli olmayan bu kavram ile "Atatürk zamanında Türkiye yüzünü Batı'ya dönmüştü"
diyorlar. Ne demektir yüzünü Batı'ya dönmek? Batı'nın birkaç yüzyıl
önce yaptığı gibi akıl ve bilimin egemen olduğu laik bir toplum düzeni
kurmak, demokrasiye geçiş yapmak mı yoksa Batı'nın plân ve emirlerine
uyan bir politika uygulamak mı? Batıcılık ile modernleşme, çağdaşlaşma,
diğer adlandırılmasıyla "Batılılaşma" arasında bir fark yok mu?
Atatürkçü ve ulusalcı diye bilinen Yılmaz Özdil AKP'yi eleştirirken "Türkiye eskiden yüzünü Batı'ya dönmüş pırıl pırıl bir ülkeydi, şimdi Orta Doğu bataklığına saplandık." diyor. Çeşitli dinci kalemler Cumhuriyet'in kuruluş dönemi için "Batıcı, Hıristiyan Batı kültürünün egemen kılındığı dönem, İngiliz baskısıyla hilafet kaldırıldı." vs. diyor. Hâlbuki ikisi karşıt görüşlerde diye biliniyor, ama burada birleşiyorlar! Dinciler çok basit bir demagoji ile "Batı'da olduğu gibi laikliği, kadın-erkek eşitliğini, cumhuriyeti getirdiğine göre o bir Batıcı" diyor. Atatürk'ü anlayamamış Atatürkçüler ise "Atatürk Batı'daki gibi bir sistem getirmeye çalıştı, yani Batıcıydı" demeye getiriyorlar. CFR üyesi Samuel Huntington'ın Soğuk Savaş sonrası "dünya düzeninin yeniden kurulması"
için yazdığı ünlü Uygarlıklar Çatışması'nda da Atatürk "Batı'ya yönelen
bir lider" olarak resmediliyor. AKP'nin Yeni-Osmanlıcı dış
politikasının sözcüleri de "100 yıllık parantezi kapatıp İslâm dünyasıyla bütünleşiyoruz" şeklinde yani "Cumhuriyet'le birlikte Doğu'nun değil Batı'nın çıkarlarına ve stratejilerine bağlı bir politika uygulandı" anlamını
veren ifadelerde bulunmuştu. (Hâlbuki tam tersine, Osmanlı'nın son 100
yılı, İngiliz emperyalizmi ile Alman emperyalizmi arasında sıkışan, Batı
uyduluğu şeklinde geçen bir hikâye idi ve AKP'nin Yeni-Osmanlıcılık
rüzgârını da estiren ABD idi ya neyse.)
Atatürk
Batı'nın yaşadığı Aydınlanmayı iyi okumuş bir devlet adamıydı. Sultan'a
karşı mücadele etmek için halk temsilcilerinden oluşan bir meclis
toplama düşüncesi, Fransız Devrimi'nden alınmış başarılı bir örnekti.
Bir Anayasa Hukuku kitabında geçen Montesqiueu'nun cumhuriyetle ilgili düşüncelerinin altını çizmiş "Cumhuriyet fazilettir." sözüne
buradan ilham almıştı. Şimdi nasıl yapacağız? Atatürk'e Batıcı mı
diyeceğiz? 3,5 yıl süren Bağımsızlık Savaşı'nı bir yana koysak bile, 15
yıllık döneminde neden o "Batıcılık" kendini göstermemiştir peki? Yerli
üretime dayalı bir ekonomi ile kendi ayakları üzerine durmaya çalışan
bir ülke yaratma politikası Batıcılıkla uyuşur mu? Kapitülasyonların
geri gelmemesi için Lozan'da mücadele veren de, tütün rejisi ve Duyun-u
Umumiye gibi sömürgevari uygulamaları ortadan kaldıran da bu
Cumhuriyet'tir. Şeyh Sait isyanında, Dersim isyanında, Musul ve Hatay
meselelerinde Türkiye ile Batı devletleri bir uyuşma değil, çatışma
içindedir.
Velhâsıl,
Kemâlist Devrim modernleşmecidir ama Batıcı değildir. Modernleşmek
için, daha uygar bir anlayışı ve sistemi egemen kılmak için Batı'yla
"müttefik" olmak, ondan emir almak zorunlu değildir. Böyle bir
zorunluluk varmış gibi, modernleşme ile Batıcılık aynı şeymiş gibi yazıp
çizmek mantığa aykırı bir tutum. Modernleşmek ve Batıcılık birbirine
karıştırılmamalı.
0 yorum :
Yorum Gönder