25 Mart 2015 Çarşamba


Ruslar üzerinde Altınordu Devleti’nin büyük tesirleri vardır. Ruslar, devlet yönetiminden diplomasiye, askeri sistemden beslenmeye kadar birçok şeyi Tatarlar’dan öğrenmişlerdir.

Ruslar, 9. yüzyılda tarih sahnesine çıktılar. 879’da ölen İskandinavyalı Rurik’in kurduğu hanedan 17. yüzyıla kadar Rusya’yı yönetti. Bu dönemde Moskova’nın adı bile yoktu. Rusya Kiev’den yönetiliyordu. Moskova’nın yükselişi Zeynep Dramalı’nın “Tarihi Tersten Okumak” isimli
eserinde şöyle anlatır:

Yeni bir siyasi güç merkezi: Moskova

Cengiz Han’ın Moğollar’ı 1230’lu yıllarda Rusya’daydılar. Kiev Devleti Moğol saldırıları karşısında dayanamadı. Ruslar, Cengiz Han’ın torunu Batu Han’ın kurduğu Altınordu Devleti’nin hakimiyeti altında uzun süre yaşadılar.

Moskova, ilk olarak Kremlin Sarayı’nın bulunduğu yerde 1156’da inşa edildi. Moskova şehri Kiev’in Moğollar’ın eline geçmesiyle gelişecekti. Üçüncü Yuriy’in, Altınordu Devleti’ne dayanarak Moskova Büyük Prensi unvanı almasıyla Moskova ayrı bir prenslik oldu. Altınordu desteğiyle, Tver, Pskov ve Novgrod prenslikleri karşısında daha güçlü bir hale geldi. 1326’da Ortodoks Kilisesi’nin Rus metropoliti Moskova’ya taşındı.

Moskova’dan bütün Rusya’ya

Stratejik konumu ve fiilen Altınordu hakimiyeti altında olmayışı Moskova’yı Ortodoks Slavlar’ın sığınağı yapmıştı. Birinci İvan Daniloviç (1325-1341) zamanında merkez artık Moskova’ydı. Birinci İvan’ın hükümdarlığında Moskova prensinin unvanı artık “Bütün Rusya’nın Büyük Prensi” olmuştu. Onun torunu Dimitri ise Moğollar’a karşı başkaldırdı.

Üçüncü İvan’ın 1462-1505 yılları arasındaki hükümdarlığında bütün Rus toprakları Moskova’nın hakimiyeti altına girmişti. 1502’de Altınordu ortadan kalkmış, onun mirasçıları olan Tatar hanlıkları Moskova için bir tehdit olmaktan çıkmıştı.

Tatarlar’ın Ruslar’a tesirleri

Rusya, Cengiz’in oğlu Cuci’nin istilasından sonra 250 yıl Moğol hakimiyetinde kaldı. Bu dönemde Rusya, birçok knezlikten oluşuyordu ve siyasi bir birlik yoktu. Knezler, hanlara olan bağlılıklarını bildirmek ve onların yanına gidip iktidarlarını onaylatırlardı. 1242-1430 yılları arasında, Rus knezleri 70 defa Altınordu hükümdarının sarayına gitmişlerdi. Knezler, çocuklarını rehin olarak hanların yanlarında bırakırlardı. Altınordu merkezinde yaşayan ve ileride knezliklerin başına geçen Rus prensleri, rehinlik günlerinde devlet yönetimini burada öğrenerek Altınordu’dan etkilenmişlerdir. Moskova Knezliği sırtını Altınordu Devleti’ne dayayarak Rusya’daki en güçlü prenslik haline gelmiştir. Birçok knez ve Rus ileri gelenleri Moğol kızları ile evlenmişti. Rus üst tabakası kültürel olarak Moğollaştı. Altınordu dağıldıktan sonra kurulan Kırım, Kazan ve Kasım hanlıklarından birçok Tatar da Rus knezlerinin hizmetine girerek, zamanla Hıristiyan oldu. Rus tarihinde önemli rol oynayan Rus asillerinin birçoğu Tatar kökenlidir. Tatar kökenli devlet adamları özellikle Moskova Prensliği’ne Moğol devlet teşkilatını ve hükümdarlık anlayışını öğrettiler. Altınordu askeri sisteminin Ruslar üzerinde büyük tesiri oldu.

Moğol tesirleri iktisadi ve mali sahada da görülür. Vergi ve para sistemi Altınordu örnek alınarak oluşturulmuştur. Bu durumun izlerini Rusça’da görürüz. Mesela, Rusça’da gümrük manasına gelen “tamojnya”, damga kelimesinden, paranın karşılığı olan “denga”, Moğolca “Tenke”den gelir. Ruslar, posta teşkilatı ile at ve arabayı daha yaygın olarak kullanmayı da Tatarlar’dan öğrenmişlerdir. Diplomasi alanında da Tatar tesiri büyüktür. Rus knezleri, diplomasinin kural ve geleneklerini Altınordu Devleti’nden öğrenmişlerdir.

Tatar yiyeceklerini de benimsemişlerdir

Rus boyarlarının elbiseleri Tatar mirzalarınınkinin aynısıydı. Tatar kıyafetlerinin Ruslar tarafından giyilmesi üzerine, 1551’de toplanan Rus Konseyi, Ruslar’a kiliselere başörtüsü ve Müslümanlar’dan benimsedikleri takkelerle girmelerini yasaklanmıştı. Başmak (ayakkabı, potin), beşmet (beşmet, kapitone palto), azyam (Tatar köylülerinin giydiği uzun kaftan), zipun (genelde yakasız ve evde dokunan palto), kaftan (kaftan, ipekli kumaştan yapılan uzun, süslü giyisi), şlık (kukuleta, Tatar başlığı), başlık, kolpak (kalpak, takke), safyan (sahtiyan, maroken), atlas, kumaç (al renkli pamuklu dokuma), koşely (para kesesi), klobuk (Ortodoks rahibin başlığı), temlyak (kılıç düğümü) gibi Rusça’da kullanılan kelimeler Tatarlar’ın bu konudaki tesirini gösterir.

Ruslar, Tatar yiyecek ve içeceklerini de benimsemişlerdir. Çayın Rusya’ya Tatarlar sayesinde girdiğini Rus araştırmacılar yazmışlardır. Rusya’da kalaç (kilit şeklinde pişirilmiş buğday ekmeği) olarak bilinen ekmeği de Ruslar’a Tatarlar öğretmişlerdi. Türkçe’den Rusça’ya kıyafetle ilgili 300, beslenmeyle ilgili ise 280 kelimenin geçtiği tespit edilmiştir. Rusça’da Türkçe kökenli 2000’e yakın kelime vardır. Rahmetli Akdes Nimet Kurat, Rusya ve Karadeniz’in kuzeyindeki Türk kavim-leri üzerine yazdığı kitaplarında bu mesele üzerinde durmuştu. İlyas Kamalov’un (Kemaloğlu)
yazdığı “Altın Orda ve Rusya” isimli eserde ise bu konuda oldukça teferruatlı bilgiler verilmiştir.

Altınordu Devleti

Mo­ğol­la­r’­ın 13. yüz­yı­lın ikin­ci çey­re­ğin­de ger­çek­leş­tir­di­ği se­fer­ler ne­ti­ce­sin­de Deşt-i Kıp­çak, Hâ­rezm, Ku­zey Kaf­kas­lar, Kı­rım ve İdil-Bul­gar Dev­le­ti­’nin top­rak­la­rın­da Al­tı­nor­du Dev­le­ti (Al­tın Or­da/Cu­ci Ulu­su) ku­rul­du. Cu­ci­’nin oğ­lu Ba­tu Ha­n’­ın kur­du­ğu Al­tı­nor­du Dev­le­ti 1242-1502 yıl­la­rı ara­sın­da böl­ge­yi yö­net­ti. Böl­ge­de­ki nü­fu­sun ço­ğun­lu­ğu­nu Kıp­çak­lar (Ku­man­lar), İdil Bul­gar­la­rı ve di­ğer Türk ka­vim­le­ri oluş­tu­ru­yor­du. Mo­ğol­lar as­ke­ri ve yö­ne­ti­ci sı­nıf du­ru­mun­day­dı­lar. İkin­ci hü­küm­dar olan Ber­ke Han (1256-1266) dö­ne­min­de Al­tı­nor­du Dev­le­ti Müs­lü­man­lı­ğı ka­bul et­ti. Öz­bek Han za­ma­nın­da (1312-1341) İs­la­mi­yet bü­tün ül­ke­ye ya­yıl­dı. Mo­ğol­lar za­man­la böl­ge­de­ki Türk­le­r’­le ka­rı­şa­rak Türk­leş­ti­ler. Al­tı­nor­du bir Türk-İs­lam dev­le­ti ha­li­ne gel­di. Ka­ra­de­ni­z’­in ku­ze­yin­de ya­şa­yan ka­vim­ler de Ta­tar ola­rak anıl­dı­lar.

Bizans’la akrabalık

Üçüncü İvan, Bizans’ın son imparatorunun yeğeni Sofia Paleolog ile evlenerek Bizans hanedanı ile Rus hükümdarları arasında bağ kurmuştu. Rus halk inanışlarında Bizans’ın Osmanlılar tarafından fethi sırasında suya atılan imparatorluk tacı ile asasının yüzerek Rusya’ya ulaştığı anlatılır.

İlk çar

Rus hükümdarı Korkunç İvan, 1546 sonlarında Metropolit Makari’ye müracaat ederek “çar” unvanı ile taç giymek istediğini belirterek onay istemişti. 16 Ocak 1547’de “çar” unvanı ile taç giyme töreni yapıldı. “Sezar” isminden bozma bu unvan Moskova prenslerinin Bizans’ın, yani Doğu Roma’nın mirasçısı oldukları iddiasının bir göstergesiydi.

0 yorum :