12 Ekim 2014 Pazar

Ülkemiz, yıllardır etnik bölücü terörün saldırılarına hedef olmaktadır. Ülkenin ekonomik kaynakları, ülke insanının hizmetine sunularak, çağdaş değerlere ulaşmak, çağı yakalamak yerine; Türk vatanının bütünlüğünü hedef alan terörle mücadeleye aktarılmaktadır. Bu mücadelede; harcanan ekonomik kaynak yanında insan kayıpları çok daha düşündürücüdür.

Bölücü terör örgütü zaman zaman söylemlerini değiştirmekte, masum istekleri olan bir organizasyonmuş gibi yandaşlarının da desteği ile ülke içinde veya dışında propaganda yapılmakta, özellikle yurtdışı kamuoyunu yanıltmaya ve örgüte sempati oluşturmaya çalışılmaktadır. PKK’nın değişmez gayesinin anlaşılması için daha kuruluşundaki amacını bir kez daha görmek gerekmektedir. Öyle ki; PKK’nın kuruluşunu ilan ettiği bildirgesindeki söylemleri ile günümüz söylemlerini karşılaştırdığımızda örgütün değişmez hedefleri için doğru bir öngörü yapabiliriz.


Geçmişi hatırlayalım:

PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan, Devrimci Yüksek Öğrenim Derneği (ADYÖD) içinde yöneticilik yaparken 1975’de “Kürdistan Devrimcileri-Apocular” adlı bir grup oluşturmuş ve bu grubun liderliğini üstlenmiştir.

1975-76 kışında Mehmet Hayri Durmuş ile örgütün program taslağı niteliğindeki ve (68) sayfadan oluşan “Kürdistan Devriminin Yolu” broşürünü kaleme almışlardır. “Kürdistan Devriminin Yolu -Manifesto” isimli örgütsel dokuman 1978 yılında teksir baskısı yapılarak kitap haline getirilmiştir. Abdullah Öcalan, “Kürdistan Devriminin Yolu - Manifesto” isimli broşürde;

“Marksist-Leninist dünya görüşü ışığında sözde “Kurtuluş Programı” oluşturmuştur. Bilahare PKK’nın amacı, stratejisini, taktiklerini ve örgütlenme tarzını kısaca program hedeflerini de bu görüşlere dayandırmıştır. Sözde Kürdistan; sömürgeci dört devlet (Suriye, İran, Irak ve Türkiye) tarafından bölünmüş olduğu, en büyük parçanın Türkiye Kürdistan’ı olduğu, devriminde Türkiye Kürdistan’ının önderlik yapacağı ileri sürülmüştür. Ayrıca Bağımsız birleşik ve demokratik bir Kürdistan kurmak amacıyla, uzun süreli halk savaşı stratejisini benimsediği, bu stratejik amaca ulaşmak için de “Parti - Cephe - Ordu” örgütlenmelerinin temel alınacağı belirtilmiştir. (İleriki dönemde bu strateji doğrultusunda; “Parti (PKK), Cephe (ERNK), Ordu (ARGK) örgütlenmesi oluşturulacaktır.)

1978 yılı sonlarına yaklaşıldığında partileşme için ortamın müsait ve potansiyelin yeterli olduğunu değerlendiren Abdullah Öcalan ve arkadaşları, önceden yaptıkları hazırlıklar temelinde, 27 Kasım 1978 tarihinde Diyarbakır ili Lice İlçesi Ziyaret (Fis) köyünde Seyfettn Zuhurlu’nun evinde 25 taraftarın katılımı ile (3) gün süren bir toplantı yapmışlardır. Toplantıda; “Kürdistan İşçi Partisi - Partiya Karkeren Kurdistan (PKK)” adında bir parti kurulması kararı alınmış ve Terörist başı Abdullah Öcalan tarafından toplantıda bulunan kişilere sunulan parti tüzüğü oy birliği ile kabul edilmiştir.

PKK’nın kuruluş toplantısına katılan isimlerden bazıları şunlardır: Abdullah Öcalan, Cemil Bayık, Şahin Dönmez, Mehmet Hayri Durmuş, Baki Karer, Mehmet Turan, Mehmet Cahit Şener, Ferzende Tagaç, Ali Haydar Kaytan, Mazlum Doğan, Hüseyin Topguder, Ali Gündüz, Sekine Cansız, Kesire Yıldırım, Duran Kalkan, Ali Çetiner, Faruk Özdemir, Abbas Göktaş, Abdullah Kumral.
 
Kongrede; Abdullah Öcalan, Genel Sekreter, Cemil Bayık, Genel Sekreter Yardımcısı seçilmiştir. Şahin Dönmez, Mehmet Hayri Durmuş, Baki Karer, örgütleme komitesi üyeliğine; Mehmet Karasungur askeri sorumluluğa; Mazlum Doğan ise; Basın-Yayın sorumluluğuna getirilmişlerdir. Bu toplantıya çağrılıp da gelmeyenlerden bazıları daha sonra ajan oldukları gerekçesi ile Öcalan’ın emriyle öldürülmüştür.

PKK’nın kurulmasıyla sonuçlanan Fis köyündeki bu ilk toplantı örgüt tarafından aynı zamanda “I. Kongre” olarak da kabul edilmektedir. PKK’nın I. Kongresi’nde; “Planlı hazırlık döneminin başlatılması, kadro azlığı, eğitimsizlik ve yetersizliklerin giderilmesi, yanlış tutum sonucu halkın örgüte karşı tavır almasının önlenmesi, dış bağlantı ve ilişkilerin geliştirilmesine çaba harcanması” kararı alınmıştır.
 
Bu genel kararların dışında bir eylem programı da hazırlanmıştır. Buna göre; “Devlet güvenlik kuvvetleri ve bunların istihbarat kaynakları, Türk milliyetçi örgütleri ve bunların önde gelen liderleri, Doğu ve Güneydoğudaki nüfuzlu ve popüler kişiler, Güneydoğulu milletvekilleri, Belediye başkanları, Aşiretlerin ileri gelenleri, sosyal şoven tüm sol örgütler ile diğer örgütlere (Halkın Kurtuluşu Örgütü, Devrimci Halkın Birliği, Türkiye İşçi Köylü Partisi, Devrimci Demokratik Kültür Dernekleri, Özgürlük Yolu, Kürdistan Ulusal Kurtuluşçuları) karşı savaş ilan edilmiştir.

Sovyetler Birliği hesabına çalışan Abdullah Öcalan, Haziran 1979 tarihinde illegal yollardan Suriye’ye geçmiştir. Suriye, Sovyetler Birliği’nin bölgedeki en iyi müttefiki ve yirmi yıllık stratejik askeri anlaşma ile desteklenmiş dostu konumundaydı. Tüm bunlara rağmen PKK, 1980’lere gelindiğinde yetkililerince yeterince tanınamamış ve çözülememiş bir örgüt görünümünü korumuştur.

Örgüt lideri Abdullah Öcalan’ın sınır geçişine Suriye istihbarat servisi Muheberat yardım etmiştir. Abdullah Öcalan’ın Suriye’ye geçerek kendini garantiye almasının akabinde, yurt içinde bulunan üst düzey örgüt mensuplarına, PKK’nın etkili ve sansasyonel bir eylem ile kamuoyuna ilan edilmesi talimatı vermiştir. Bunun üzerine, bir grup silahlı PKK militanı, 30 Temmuz 1979 tarihinde dönemin Adalet Partisi (AP) Şanlıurfa Milletvekili ve aşiret reisi Mehmet Celal Bucak’a saldırarak, olay yerine bırakılan “PKK’nın Kuruluş Bildirge’si” ile PKK’nın kuruluşu ilan edilmiştir.  Olay yerine bırakılan “PKK’nın Kuruluş Bildirge’si”nin sonuç bölümü incelendiğinde; PKK’nın nihai hedefinden mücadele stratejisine, örgütlenme modelinden ittifak ve cephe anlayışına, uygulanacak taktik ve askeri metodlara kadar bir çok önemli hususun yer aldığı görülecektir.


30 Temmuz 1979 tarihli, PKK’nın kuruluş bildirgesinde;

“... PKK, çöken emperyalizm ve yükselen Proleterya Devrimler çağında Kürdistan halkını emperyalist ve sömürgeci sistemden kurtarmak, “Bağımsız ve Birleşik Kürdistan’da” bir halk diktatörlüğü kurmak ve nihai olarak sınıfsız toplumu geçekleştirmek amacındadır.

PKK’nın önderlik ettiği Kürdistan Ulusal Kurtuluş mücadelesi, sosyalist ülkeler, ulusal kurtuluş hareketleri ve işçi sınıfı hareketlerinin temel gücünü oluşturdukları dünya sosyalist devriminin ayrılmaz bir parçasıdır.

...Kürdistan’ın dört parçalı bir sömürge statüsü içine alınmasında ve bu statü içinde Kürt halkının tüm ulusal değerlerinin tahribattan, emperyalizm ve sömürgeci devletlerle işbirlikçileri ortaklaşa sorumludur. Kürdistan halkının çağın akış istikametine girmesini bu güçler önlemektedir.

….PKK, feodal ve kapitalist aşamalarda Kürdistan’ı parçalayan yabancı güçler, bugünkü gericiliğin ve yoksulluğun temel nedeni sayar. I. emperyalist paylaşım savaşından sonra, Kürdistan’ı bölüştüren antlaşmalar, gayri meşrudur.

…PKK, Kürdistan’ı yurt topraklarının doğal bir parçası olarak gören sömürgeci güçlerle mücadeleyi en acil görev olarak önüne kor. Bu güçlerin uzun hakimiyet yıllarında geliştirdikleri tüm politika ve uygulamalar halkımızın çıkarına aykırıdır ve hiçbir surette meşru gösterilemez. Her alandaki örgütlenmesi Kürdistan’a taşırarak, kültürel, ulusal kişiliksizliğe neden olan aşiret ve mezhepçi değer yargılarıyla kendisini gizleyebilen bu sömürgecilikten kurtuluş, onun anladığı dille mümkündür...

PKK’nın yerine getirmesi gereken görevlerden biri de, halkımızın kendi ulusal özüne karşı suç işlettirecek hale getiren faşist, sosyal şoven ideolojileri ve güç mihraklarını ne pahasına olursa olsun ivedi olarak dağıtmaktır...

PKK, halkımız için öngördüğü düzenin, ancak hayatın her alanında uzun vadeli, basit biçimlere doğru verilecek bir savaştan sonra kurulabileceğine inanır...

PKK, Kürdistan halkı için siyasal, kültürel sosyal alanda gelişmenin ancak bir savaş ortamı içinde mümkün olacağına inanır ve bu amaçla tüm ideolojik ve politik çalışmalarında bağımsızlığı ve özgürlüğü için savaşan bir halk yaratmayı esas alır...”

denilmek suretiyle PKK’nın Program hedefleri peş peşe sıralanmıştır.


Böylece; o güne kadar ülkemiz kamuoyunda sınırlı bir üne sahip olan ve “Apocular” olarak bilinen bölücü terörist grubun, PKK ismiyle bir parti kurduğu ve nihai hedeflerinin; Marksist-Leninist ilkelere dayalı Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bulunan pek çok ili, Kuzey Irak, Kuzeydoğu Suriye ve Kuzeybatı Iran topraklarının bir bölümünü içine alacak “Bağımsız, Birleşik, Demokratik bir Kürdistan” devleti kurmayı amaçladığı öğrenilmiş ve örgüt, temel mücadele alanının Türkiye olacağını ilan etmiştir.
Terör örgütü PKK’nın kuruluş bildirgesinden bugüne 33  yıl geçmiştir. Ülkemiz hala kahpe, alçak ve kirli bir oyunun uzantısı olan PKK terör örgütünün saldırılarına hedef olmaktadır. PKK; kuruluş gayesinden ayrılmak bir yana, yandaş, işbirlikçi kuruluşları ve dış kamuoyundaki uluslararası desteğiyle bu isteklerini dillendirmektedir. Diğer yandan, Ülkeyi yönetenlerin beceriksizliği, PKK nın hedefine ulaşmak konusundaki, iştahını artırmaktadır.

0 yorum :